Haftada 40 saat 85 desibele (dB) maruz kalanlar, sürekli işitme sorunlarıyla karşı karşıya kalıyor. İnşaat alanlarında bu yüzden işçiler koruyucu kulaklık takmak zorundalar. Bu tabii ki okullarda söz konusu değil, ama bazen derste gürültünün 100 desibeli aşması nedeniyle öğretmenlik de yüksek riziko taşıyan bir meslek. Havai fişek, korna, elektrik süpürgesi ya da sadece bilgisayar klavyesi. Teknoloji henüz gürültüsüz gelişemiyor ve insanlar, sadece atıklarla değil, tüm bu yeni gürültü araçlarıyla çevre kirliliğine neden oluyor. Teknolojik gelişmelerle birlikte artan gürültü, sağlığı tehdit eder hale gelmiş durumda.
İnsanların gürültüyle ilişkisi kendi içinde çelişkili. Bir yandan herkes sükunet istiyor, diğer yandan da günlük yaşamda gürültü üretiyor. Bu gürültü miktarı kutlamalarda, futbol maçları sonrasında ya da yılbaşı akşamı atılan havai fişeklerle artıyor. Kimisi müziği yüksek sesle dinlemeyi seviyor, kimisi bu nedenle rahat düşünemiyor. Kulağımızın her türlü gürültüye karşı duyarlı olduğunu belirten Eichstätt Üniversitesi’nde psikoloji profesörü Jürgen Hellbrück, işitme organının gelişimini şöyle anlatıyor: “İnsanlığın evrim sürecinde işitme organı bir uyarı organı haline gelmiş. Göze görünmeyen tehditler karşısında, hatta geceleri uyurken bile uyarıyor. 24 saat çalışıyor ve bizi tehlikelerden koruyor.”
Bu nedenle kulak uyarıları beyine, göze oranla daha hızlı ulaştırıyor. Fakat bu aynı zamanda beklenmedik seslerin bedenimizi alarma geçirmesine de yol açıyor. Bedenin de buna göre hareket etmeye hazırlandığını kaydeden Hellbrück, “Tehlike anında kaçıyor ya da saldırıya geçiyor. Günümüzde bu tepkilerde değişiklik oldu. Hemen kaçarak ya da saldırarak yanıt vermiyoruz, bunun yerine duygusal tepki veriyoruz: Kızıyoruz ya da öfkeleniyoruz” diyor. Beden, beynin kulaktan aldığı uyarı sonucu kaçmak ya da saldırıya geçmek için derhal hormon ve adrenalin salıyor. Bunda binlerce yıldan beri değişen bir şey yok. Değişen şey ise bedenimizin gürültü uyarılarına gittikçe daha sık maruz kalması. Ancak sürekli gürültü, uzun vadede sağlığa olumsuz etki yapıyor. Sağlığa zararlı olan sadece kulakları sağır olmaya götüren çok yüksek sesler değil. Aralıksız trafik gürültüsü de kalp hastalığı riskini artırıyor. Gürültü hasta olmamıza neden olmakla da kalmıyor, dikkatimizi dağıtıp, yaptığımız hataları artırabiliyor. Daha fazla hata yapmamız ve bunun daha fazla çalışmamıza yol açması bizi kızdırıyor.
En çok çocuklar etkileniyor
Mutsuzlaşıyor, huysuzlaşıyor ve hatta hasta bile olabiliyoruz. Odalarda akustiğin kötü olması da anlaşmayı güçleştirerek buna katkıda bulunuyor. En çok da yankılanma rahatsızlık veriyor. Bu, ders dinlemek zorunda olan çocukları daha fazla etkiliyor. Oldenburg Üniversitesi Psikoloji Fakültesi’nden Maria Klatte, sadece sınıflarda değil, evlerde de gürültünün öğrenmeyi güçleştirdiğini anlatıyor. Büyük ölçüde gürültüye maruz kalan çocukların okuma ve konuşma yeteneği daha geç gelişiyor. Sürekli trafik ya da televizyon gürültüsüyle yaşayan çocuklar, akustik uyarılara tepki vermemeye başlıyor. Konuşmaları kötüleşiyor, okuma ve yazma öğrenmeleri güçleşiyor. İnsanların neredeyse yarısı kentlerde yaşadığı ve geçtiğimiz yıllarda kentlerdeki gürültü giderek arttığından, sağlığımız için sessizlik alanları yaratmamız gerekiyor. Ama uzmanlar gürültüye alışan insanların sessizlikten rahatsız olabilecekleri uyarısı da yapıyor.
GÜRÜLTÜ VE TİTREŞİM
GÜRÜLTÜNÜN ÇEVREYE OLAN ETKİLERİ
GÜRÜLTÜNÜN İNSANLAR ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
GÜRÜLTÜ KAYNAKLARI VE SES SEVİYELERİ
GÜRÜLTÜYÜ AZALTMAK İÇİN ALINACAK TEDBİRLER