Eko tasarım nedir?
Eko tasarım yaklaşımı, tüm yaşam döngüsü süresince bir ürünün çevresel etkileri göz önüne alınarak tasarlanmasına yönelik bir yaklaşımdır. Bir ürünün yaşam döngüsü dendiği zaman, genellikle tedarik, üretim, kullanım ve elden çıkarma süreçleri kastedilmiş olmaktadır.
Doğal kaynaklar üzerinde yükselen baskı ve iklim değişikliği başta olmak üzere karşılaşılan çevresel felaketler, üretim ve tüketim süreçlerinin gözden geçirilmesini zorunlu hale getirdi. Bu çerçevede, çevreye duyarlı ürünlerin tasarımı önem kazanırken, bu yöndeki düzenlemelerin sayısı ve kapsamı da gün geçtikçe artıyor. Bu noktada hammadde verimliliğinden ürünün işlevselliğine ve kullanım sonrası aşamalara kadar ürünün yaşam döngüsünün tamamını dikkate alan ve ekolojik duyarlılığı tasarım aşamasında ortaya koyan anlayışa eko tasarım adı veriliyor.
Eko tasarım alanındaki ilk adımlar, çevre hareketleriyle paralel olarak, 80’li yılların sonuna doğru ABD ve Avrupa’da atıldı. 90’lı yılların başında Hollanda’da mobilya, otomotiv ve ambalaj başta olmak üzere 8 farklı sektörde yapılan bir çalışmanın ardından Delf Teknoloji Üniversitesi, “Pro-mise” adını verdiği ilk eko tasarım kılavuzunu yayınladı.
Bütün bu süreç boyunca atık yönetiminden, su kirliliğine, karbon emisyonlarından yakıt verimliliğine kadar pek çok düzenleme ortaya çıktı. 2000’li yıllarda ise iklim değişikliğiyle mücadele konusu enerji verimliliğinin önemini gündeme taşıdı. Enerjiden kaynaklı CO2 emisyonlarını azaltmak ve sürdürülebilir kalkınmaya katkıda bulunmak amacıyla koymuş olduğu enerji verimliliği hedeflerini yerine getirebilmeyi, buna paralel olarak dünyada yükselen talebe cevap verebilmeyi hedefleyen AB, 2009 yılında Eko Tasarım direktifini yayınladı.
Eko tasarım (Eco Design) kavramı, genel anlamda oluşturduğu algı ile doğaya dost ve yüksek verimliliğe sahip ürünleri temsil ediyor. Bu durum, üreticilerin planlama ve üretim teknolojilerini bu yönde geliştirmeleri için temel oluşturuyor.
Eko Tasarım Yönetmeliği
2009 yılı Ekim ayında AB’de çıkan 2009/125/EC sayılı Direktifi ülkemiz mevzuatına uygulayan bu Yönetmelik 2010 yılı sonunda yayınlandı. Elektrikli aletler başta olmak üzere enerjiyle ilgili pek çok ürünü içine alan, bununla birlikte otomotiv sektörünü ve savunma sanayiini kapsamı dışında tutan bu yönetmelik ürünlerin piyasaya sürülebilmesi için zorunlu olan enerji verimliliği ve çevresel performansa ilişkin şartların çerçevesini ortaya koyuyor.
Ayrıntıları Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından çıkarılmış olan uygulama tebliğleriyle (Örn. Elektrik Motorlarıyla ilgili Çevreye Duyarlı Tasarım Gereklerine Dair Tebliğ) belirlenmiş olan bu şartlardan bazıları şunlardır;
- Ham madde seçimi ve kullanımı
- Ambalajlama, taşıma ve dağıtım
- Enerji ve su tüketimi tahmini
- Havaya, suya ve toprağa yapılan tahmini emisyon
- Oluşması beklenen atık miktarı
- Demontaj ve Geri dönüşüm süresi
Yönetmelik ayrıca, ürünlerin piyasaya sürülebilmesi için CE işaretini ve dolayısıyla AB harmonize standartlarına uyumu zorunlu kılmakta. Bir başka deyişle bu yönetmelik elektrik motorları, beyaz eşyalar vb. pek çok ürün grubunda enerji verimliliği ve çevreye ilişkin çeşitli standartların yanında; AB’ye ihracat için yerine getirilmesi gereken standartları ülkemiz için de zorunlu hale getiriyor.
Eko tasarımda başarıyı sağlayan unsurlar
Piyasaya sürebilmek için gereken şartları sağlamak bir yana enerji tasarrufu sağlayan, yaşam döngüsü boyunca doğaya en az etkide bulunan ve tabii ekonomik açıdan rekabetçi ürünler tasarlamak pazar avantajı elde etmenin de anahtarı haline geldi.
Bu yaklaşımla eko tasarımın ürün geliştirme sürecine başarılı biçimde uygulanmasını sağlayacak etkenlerden bazılarını şu şekilde sıralayabiliriz. Çevre ile ilgili hedefler koyan, çevre ile ilgili sorunları iş meselesi haline getiren ve dolayısıyla eko tasarımı stratejik bir gözlükle ele alan yönetim anlayışı, müşteri odaklılık, müşterilerini çevre konularında bilinçlendirme, tedarikçileri yakından izlemek, ürün geliştirme sürecinin başında çevresel etkiyi dikkate almak ve bu doğrultuda hedefler belirlemek olarak sıralayabiliriz.
Eko tasarım düzenlemelerine ilişkin politika araçları
Enerji Etiketi
1992 yılında kabul edilen ve 2010 yılında kapsamı geliştirilen “2010/30/EC, Enerji İle İlgili Ürünlerin Enerji ve Diğer Kaynak Tüketimlerinin Etiketleme ve Standart Ürün Bilgileri Yoluyla Gösterilmesi Hakkında Yönetmelik” kapsamına giren; soğutucular, çamaşır makineleri, bulaşık makineleri, kurutmalı çamaşır makineleri, fırınlar, ampuller, klimalar, doğrusal olmayan ev tipi lambalar, sokak ve ofis aydınlatması gibi elektrikli ev aletlerinin enerji ve diğer kaynak tüketimleri hakkında şekli tanımlanmış olan etiketin ürüne iliştirilmesi ile tüketicinin bilgilendirilmesi amaçlanmıştır.
EMAS (Çevre Yönetim ve Denetim Planı)
Sanayi sektöründe faaliyet gösteren işletmelerin çevresel performanslarını geliştirme yönünde gösterdikleri çabanın kamuoyu tarafından bilinmesine olanak sağlayacak EMAS (Eco-Management and Audit Scheme), işletmelerin kendi içlerinde gerçekleştirdikleri çevre yönetim sisteminin bağımsız bir denetim firması tarafından sürekli izlenmesidir. Çevre Yönetimi ve Denetleme Planı (EMAS), başta KOBİ’ler olmak üzere, özel veya kamuya ait kuruluşları, çevresel performanslarını artırma konusunda teşvik etmeyi hedefliyor. Bu sistemin gereklerini yerine getiren işletmeler, EMAS logosunu kullanmaya hak kazanıyor ve çevrenin korunmasına yönelik hassasiyetlerini ilgili taraflara ileterek prestij sahibi oluyor.
Eko-Etiket (Eco-Label)
Çevre dostu ürün ve hizmet üretilmesini teşvik etmek üzere 1992 yılında tesis edilen gönüllü bir çevresel performansın etiketlenmesi sistemidir. Avrupa Eko-Etiket Kurulu (EUEB), kriterler geliştirilecek öncelikli ürün gruplarını belirliyor. AB Eko-Etiket sistemine hâlihazırda dâhil ürün grupları: Temizlik-giyim ürünleri, yardımsız yapılabilen işler (boyalar ve cilalar), elektronik cihazlar (kişisel bilgisayarlar, taşınabilir bilgisayarlar, televizyonlar), zemin döşemeleri, mobilya, bahçecilik, ev aletleri, yağlar, diğer ev eşyaları, kâğıt (kopya ve grafik kâğıtları, kâğıt peçeteler), hizmetler (kampyeri hizmetleri, turistik konaklama hizmetleri) gibidir. Eko-Etikete ilişkin kriterler belirlenirken, ürünün, iklim değişikliği, enerji ve kaynak tüketimi üzerindeki etkileri; atık, emisyon, tehlikeli maddelerin açığa çıkmasına neden olup olmaması; üretimde kullanılan tehlikeli maddelerin daha güvenli maddelerle değiştirilmesi; ürünün kullanım ömrü ve yeniden kullanılabilir olma özelliği gibi hususlar dikkate alınıyor.
Yeşil Kamu Alımı (Green Public Procurement-GPP)
Kamu otoriteleri tarafından yapılan satın alma işlemlerinde, yaşam döngüsü boyunca çevreye etkisi en az olan ürün, hizmet ve işlerin tercih edilmesi politikasıdır. AB çapında GSYİH’nin yüzde 16’sını kamu alımlarının oluşturduğu düşünüldüğünde, kamu alımlarının çevrenin korunmasına yönelik ne kadar büyük potansiyele sahip olduğu daha iyi anlaşılabilir. “Yeşil Kamu Alımları”nın en büyük faydası, özel sektöre örnek olması ve piyasanın işleyişini çevreye duyarlı üretim açısından olumlu yönde etkilemesi. Enerji Yıldızı (Energy Star) Gönüllü bir enerji verimliliği etiketi programı olup, program Amerika Çevre Koruma Ajansı tarafından yürütülüyor. Programın AB’de uygulanması için imzalanan “Ofis Ekipmanları İçin Enerji Verimliliği Etiketlemesi Programlarının Koordinasyonuna İlişkin Anlaşma”; bilgisayarlar, bilgisayar monitörleri, fotokopi makineleri, yazıcılar, dijital çoğaltıcılar, faks makineleri, tarayıcılar gibi ofis ekipmanlarının üreticilerini söz konusu ekipmanların enerji performanslarını artırmaya teşvik etmeyi hedefliyor. Enerji Star, AB’nin enerji verimliliği politikalarının önemli bir parçası. Piyasada enerji verimli ofis ekipmanlarının bulunmasını sağlamayı amaçlaması açısından bakıldığında Eko-Tasarım Yönetmeliği’ni tamamlar nitelikte.
Eko tasarımın önemi
İçinde yaşadığımız ekonomik sistem, malzeme, enerji ve insan kaynakları arasında var olan ilişkiyi devamlı olarak değiştiriyor. Ayrıca endüstriyel üretimin, gezegenin eko sistemi üzerindeki etkisi hızlanarak artmaya devam ediyor. Bu yüzden bunların yol açtığı çevresel sorunları da göz önünde bulundurarak, büyüme ve gelişim konseptimizi yeniden değerlendirmemiz gerekiyor. Eko tasarım, objeleri onların işlevsel bütünlükleri içinde düşünmek anlamı taşıdığından, tasarımcı artık sadece form geliştirebilen kişi değil, aynı zamanda çevresel sürdürülebilirlik adına üretim sürecini ve davranış alışkanlıklarını değiştirebilendir. Enerji, malzeme, ambalaj ve nakliyeden tasarruf, ayrıca depolamayla ilgili sorunlar hep sürdürülebilir tasarımın temel yapısını oluşturan meselelerdir.